3 Şubat 2014 Pazartesi

Dünyanın Merkezine Yolculuk Kitabının Özeti (Jules Verne)



Kitap evde yanardağda ve yanardağın içinde dünyada görünmeyen yerlerde geçmektedir. 

Romanda bulunan karakterler aşağıdaki gibidir. :

- Axel,
- Axel’ın amcası Profesör Liedenbrock,
- Hans ,
- Martha,
- Köylüler,
- Bay Fridrikssen

İlk önce, Axel’a amcası bir şifre vermişti. Amcası şifreyi çözmesini istiyor. Sonra Axel şifreyi çözüyor, şifrede şöyle yazmaktadır :

“Ey cesur yolcu! Sneffel Jokulu’nu bul. Temmuz ayından önce Haziran ayının sonlarında; Sneffell’in gölgesi, Scartaris kraterinin ağzına vurunca sana dünyanın merkezinin yolunu gösterecek. Kraterden kokmadan inişini sürdürürsen dünyanın merkezine ulaşacaksın. Arne Sanussemm yani ben bu yolculuğu başardım. “

Sonra Axel ve amcası yolculuk üzerinde tartışıyorlar. Sonunda dünyanın merkezine gitmeye karar veriyorlar. dünyanın merkezine yolculuk etmek için İzlanda’nın başkentine geliyorlar. Sonra Bay Fridrikssen’in evine gidiyorlar. Orada kitaplardan bilgi alarak yolculuğa hazırlanıyorlar. Bay Fridrikssen onlara yardımcı olsun diye yanlarında güçlü bir kişiyi görevlendiriyor.

Daha sonra, yürüyüp bir köye geliyorlar. Yükleri çok fazla olduğundan yollarının geri kalanına köyden aldıkları develerle devam ediyorlar; ama yükleri çok fazla olduğu için köylüler de onlara yardım ediyor. Sneffel dağına vardıklarında develer çıkamayacak kadar dik bir yokuş olduğu için develeri orada bırakıp yollarına devam ediyorlar. Sneffel dağının zirvesine geldiklerinde dağın zirvesinde geceyi geçiriyorlar. Uyandıklarında yağmur yağdığı için dağın içine girmiyorlar. İki gün daha geçtikten sonra, bulutlar açılmaya başlıyor. Profesör Liedenbrock kararını değiştirip 1 Temmuz tarihinde dağın içine giriyor.

Dağın içinde gezerken sularını tasarruflu kullanmadıkları için suları bitiyor. Axel’da susuzluktan yürüyemeyecek kadar yorgun düşüyor. Ve iki gün iki kez bayılıyor. Sonra gezerken yanlarındaki arkadaşı Hans su buluyor ve mataralarını suyla dolduruyorlar. Ama Axel gezerken önde gittiği için giderken amcasını ve Hans’ı bulamıyor. Yanında ışığı olduğu için onunla geziyor. Amcası ve Hans’ı arıyor. Gezerken lambası kırılıyor ve ışıksız kalıyor. Zifiri karanlıkta bir şey göremediği için gezerken başını çarpıp bir daha bayılıyor. Amcası ve Hans onu bulup başka bir mağaraya götürüyor.

Axel uyandığında nerede olduğunu soruyor. Buraya nasıl geldim? diyor. Hans onlara yemek hazırlıyor ve yiyorlar. Axel gücünü toplayarak amcasıyla o mağaradan çıkıp baktıklarında dünyadaki gibi deniz, bulut, mantar ağaçları ve kumsalı görüyorlar. Axel denize elini soktuğunda amcasına “Bu su ne olabilir?” diye soruyor. Sonra Axel şöyle diyor : “Şu ilerideki kemik olabilir mi?” Amcası bu bir mamutun kemikleri diyor. Sonra mantar ağaçlarından bir sal yapıyorlar ve denize açılıyorlar.

Denize açıldıklarında rüzgar çok fazla olduğundan çok hızlı ilerliyorlardı. Giderken büyük deniz canavarlarıyla karşılaştılar. Bazıları birbiri ile savaşıyor bazıları ise yavaş yavaş oradan uzaklaşıyorlardı. Giderken bütün canavarlar birbirlerine girdi bazıları öldü, bazıları da suyun altına batıp öldü. Ve yolumuz açıldı.

20 Ağustos’ta sıcaklık biraz artmıştı ama yolumuza devam ederken fırtına çıktı. Hans’ın varlığı ve ustalığı bizim için çok büyük bir şanstı. 24 Ağustos sabahında fırtına hâlâ devam ediyordu. Yelken direğine bir yıldırım düşünce direğin yarısı ve yelken bezinin tamamı yandı. Karaya vardığımızda yeni bir mağara gördük. Bir günümüzü orada geçirdik ama orada fark ettiğimiz ilk şey, denize açıldıktan sonra yaptığımız yolculuk yaptığımız zaman dönüp dolaşıp aynı adaya gelmişiz. Bunun nasıl olduğunu tartıştık.

Araştırırken bir insan kemiği bulduk ama bu insan kemiğinin kimin kemiği olduğunu bilmiyorduk. Sonra mağaranın içinde Arne Saknussemm yazısını bulduk. O yazının altında bir şey olduğunu düşündük ve çantamızdaki bombayla Arne Saknussemm yazısını patlattık. Patlatır patlatmaz da salımıza atladık. Patlattığımız kayanın diğer yanında büyük bir uçurum bulunuyor olmalıydı. Uçurumun önü açılmıştı. Deniz suyu bu uçuruma doğru akarak bizi de sürüklemesin mi? Geçide girdiğimizde koyu bir karanlıkla karşılaştık. Karanlık geçitlerde ilerlerken Hans üstün yeteneklerini burada da göstermiş ve kendini sala bağlamıştı. Su bizi yukarıya doğru çıkarıyordu ama ben arkama baktığımda arkamızdan bir şeyin geldiğini gördüm. O da lâvdı.

Sıcaklık gittikçe yükseliyordu ve çok terliyorduk. Sanırım hepimiz bayılmışız; çünkü uyandığımızda yanardağın üzerindeydik. Sanırım su bizi yukarıya atmıştı ve buraya düşmüştük. Ancak arkamızdan lâv geliyordu. Dikkatlice hızlı bir şekilde dağdan aşağıya inmeye başladık ve evimize ulaştık. Hans’ı da evine yolladık.



                                                               …Son…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder